Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'nun silahlı saldırı sonucu öldürülmesinin üzerinden 22 yıl geçti. FETÖ ile Alman Vakıfları davalarında hazırladığı raporlarla adından söz ettiren Hablemitoğlu, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu mezunuydu. Peki, Necip Hablemitoğlu kimdir?
"Dilde, Fikirde, İşte Birlik" isimli aylık dergiyi yayımlayan Hablemitoğlu, uzun yıllar basın danışmanlığı yaptıktan sonra aynı üniversitede akademisyenliğe başladı. Orta Avrupa ve Balkanlarda Türk eserleri, Türk azınlıkları ve Türk şehitlikleri konularında eserler kaleme alan Hablemitoğlu, çalışma hayatına ilişkin de kitap ve makalelere imza attı. İşte, Necip Hablemitoğlu'nun biyografisi... NECİP HABLEMİTOĞLU KİMDİR? Ankara'da 1954'te dünyaya gelen Hablemitoğlu, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksekokulundan 1977'de mezun oldu. "Dilde, Fikirde, İşde Birlik" adlı dergiyi çıkaran, uzun yıllar çeşitli kuruluşlarda basın müşaviri olarak çalışan Hablemitoğlu, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsünde yüksek lisans ve doktora yaptı. Orta Avrupa ve Balkanlar'daki Türk eserleri, Türk azınlıkları ve şehitliklerle ilgili çalışmalar yapan Hablemitoğlu, "Sovyet Rusya'da Ölüm Kampları", "Türksüz Kırım: Yüz Binlerin Sürgünü", "Çarlık Rusyası'nda Türk Kongreleri (1905-1917)", "Şefika Gaspıralı ve Rusya'da Türk Kadın Hareketi (1893-1920)", "Şeriatçı Terörün ve Batının Kıskacındaki Ülke: Türkiye", "Milli Mücadelede Yeşil Ordu Cemiyeti", "Gaspıralı İsmail", "Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası", "Kırım'da Türk Soykırımı" ve "Köstebek" isimli kitapları yazdı. Alman vakıfları ile ilgili soruşturma yürüten dönemin Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, 2002'de hazırladığı iddianamede, Hablemitoğlu'nun "Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası" adlı kitabından alıntılara yer verdi. Hablemitoğlu bu kitapta, Alman vakıflarının Türkiye'de yasal olmayan çalışmalar yaptığını, etnik ve mezhepsel ayrılıkları körüklediğini ve altın madeni karşıtlarını finanse ettiğini savunuyordu. Ankara Üniversitesinde Atatürk ilkeleri ve devrim tarihi dersleri veren Necip Hablemitoğlu, Çankaya Portakal Çiçeği Sokağı'ndaki evinin önünde 18 Aralık 2002 akşamı uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. HABLEMİTOĞLU CİNAYETİ Cinayetin ardından gazetelerde "Derin suikast-devletin hassas olduğu konularda araştırmalarıyla tanınan Hablemitoğlu vurularak öldürüldü", "Derin cinayet-DGM'deki Gülen davası ve Alman vakıflarıyla ilgili çalışmalarıyla tanınan ve 'çok şey bilen' Hablemitoğlu'nu Ankara'da vuranlar kaçtı", "Başkentte kanlı pusu-İslamcı terör ve Fethullahçı yapılanmalara ilişkin çalışmalarıyla tanınan Hablemitoğlu öldürüldü" manşetleri vardı. Hablemitoğlu, ölümünün ardından yayımlanan kitabı "Köstebek"in son bölümünde, çalışmasını sürdürürken telefonlarının dinlendiğinden, bilgisayarındaki elektronik posta ve dosyalarının kopyalandığından emin olduğunu belirterek, bu sebeple edindiği bir başka bilgisayarı internete girmeden kullandığını yazıyordu. 2003'te yayımlanan "Köstebek" adlı kitabında, yıllar sonra FETÖ olarak tanımlanacak örgüte ilişkin çarpıcı tespitler yapan Hablemitoğlu, "Fetullahçılar" olarak tanımladığı bu yapının devlette nasıl kadrolaştığını, özellikle Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanlığını nasıl ele geçirdiklerini ve kendilerine karşı hareket edenleri nasıl pasivize ettiklerini anlattı. Hablemitoğlu kitabında, "Fetullahçılar" için "Türkiye'nin yüz yüze olduğu en tehlikeli tehdit odağıdır" vurgusu yaparak, "Gülen cemaatinin silahlı örgüt halini almaya başladığı" tespitinde de bulunmuştu. Cinayetin ardından ilk soruşturma, dönemin Ankara DGM Savcısı Cengiz Köksal tarafından yürütüldü. İstanbul'da 5 kişiyi para için öldürmekten yargılanan bir sanık, 2003'teki bir duruşmada suikastı kendisinin gerçekleştirdiğini öne sürdü. İddia üzerine bazı kişilerin ifadesine başvuruldu, bazı yerler arandı ancak iddiayı doğrulayacak delillere ulaşılamadı. Hablemitoğlu'nun çalışmaları nedeniyle başka ülkelerin gizli servislerince öldürüldüğü iddiaları ortaya atıldı ancak bununla ilgili de bir kanıta ulaşılamadı. FETÖ'nün kumpası Ergenekon davasında ise Hablemitoğlu cinayetinin arkasında "Ergenekon terör örgütünün bulunduğu" iddia edildi. Ancak Ergenekon savcısının davaya müdahillik önerisi, Hablemitoğlu'nun eşi Şengül Hablemitoğlu tarafından kabul edilmedi. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen faili meçhul kalan Hablemitoğlu dosyası, 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminden kısa süre önce yeniden raftan indirildi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ'nün darbe girişiminden bir gün önce, 14 Temmuz 2016'da tamamladığı iddianamesinde, Hablemitoğlu suikastına da yer verdi. Örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in de arasında bulunduğu 73 kişi hakkında silahlı terör örgütü kurarak, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya çalıştıkları gerekçesiyle dava açıldı, iddianamede Hablemitoğlu cinayeti ile FETÖ ilişkilendirildi. Bu iddianamede, "Fetullahçılar bu suikastı Ergenekon'un işi gibi göstermek için de çok çabalamış, davada yalancı tanık kullanmışlardır. Hablemitoğlu'nun öldürülmesinde yalnızca cemaatin çıkarı bulunmaktadır." tespitleri yer aldı. Aynı dönemde, terör suçlarından sorumlu eski Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili Necip Cem İşçimen dosyayı raftan indirdi. Suikasta ilişkin detaylar yeniden incelendi, ulaşılan bilgiler, cinayetin FETÖ tarafından işlendiği şüphesini ortaya çıkardı. Hablemitoğlu suikastı soruşturması, cinayetten 20 yıl sonra, 11 Kasım 2022'de tamamlandı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ile emekli Albay Levent Göktaş'ın da aralarında bulunduğu 6'sı tutuklu 10 sanık hakkında yeniden dava açtı. Sanıklardan FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ve FETÖ firarisi Mustafa Özcan'ın yanı sıra, Enver Altaylı ve Aydın Köstem "tasarlayarak öldürmeye azmettirmek", emekli albaylar Levent Göktaş ve Ahmet Tarkan Mumcuoğlu ile emekli binbaşı Fikret Emek "tasarlayarak öldürmek" suçundan "ağırlaştırılmış müebbet hapis" cezası istemiyle yargılanıyor. Eski yüzbaşı Nuri Gökhan Bozkır ve FETÖ firarisi Serhat Ilıcak'ın "tasarlayarak kasten öldürmeye yardım" suçundan 20 yıla kadar hapsi istenen davada, Göktaş'ın emir astsubayı Mehmet Narin'in de "suç örgütüne üyelik"ten 4 yıla kadar hapsi talep ediliyor. Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesince görülen davada sanıkların yargılanmasına 14 Şubat 2023'te başlandı. Mahkeme, 18 Mayıs 2023'teki duruşmada, davanın tutuklu sanıkları Göktaş, Altaylı, Bozkır, Mumcuoğlu, Köstem ve Emek'i "yurt dışına çıkış yasağı" adli kontrol tedbiriyle tahliye etti. Adli kontrol tedbirlerine uymayan Bozkır hakkında 3 Temmuz 2023'te tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkartıldı. 2 Ocak 2024'te Ankara'da yakalanan Bozkır, sonraki gün çıkarıldığı mahkemece, adli kontrol tedbirlerine uymadığı gerekçesiyle tutuklandı. Sanıkların yargılanmasına 2 Ocak 2025'te devam edilecek.